Salı, Kasım 23, 2010

iyi et beni..n'olur.

Perşembe, Kasım 11, 2010

eğer bir bağlantı köşem olsaydı benyaptim nokta org beş kere yazılı olurdu orada..

Cumartesi, Ekim 30, 2010

Cuma, Ekim 08, 2010

2 mayıs 2009

içimde ölen biri var
...
bunca erguvan
...
kokmayan çiçek
...
ağaçta açan çiçek
...
yeşermeyen ağaç
...
boğaz(ım)da renk letafet
...
yelkovan kuşları denizi teğet geçen..
...

Pazartesi, Ekim 04, 2010

çok özledim.

Pazartesi, Eylül 06, 2010

sıradakı oyuncagı ıstemıyorum. gercegı yok mu?

Pazar, Eylül 05, 2010

hep 'o bunu yapabilecek biriydi' diyorum ya. Bu, konunun hemen kapanmasına sebeb oluyor. Muhatab neye yakıştırıyor bılemıyorum. Gercı onemsemıyorum da. Ama sımdıye kadar yaptıgının arkasında durabılen ve bunu cok yonlu de dusunebılen bırıyle tanışmadım. -evet; ben, insan ilişkisi denen şeyde tek kişi olmadıgını dusunenlerdenım- neyse.. Bu 'o (ancak)bunu yapabılecek bırıydı' tavrı hazmı kolaylaştırıyor mu. aslında tam tersi butun yuku omuzlarıma bırakıyor. şimdi şunu diyecegim: senden beklemezdim.

Pazartesi, Ağustos 23, 2010

çantamdaki bozuklukları harcayınca çok hafifledi çantam.. hayatımdaki bozuklukları da harcayayım diyorum..
bir de geriye doğru yaşamağa başladım. hayır; genel tekrar değil. tam olarak öyle
'geriye doğru yaşamak'

a bu arada umrumda değil hiç bi'şey

Cuma, Ağustos 13, 2010

‎"Zamanı, yaralarla ölçen kadın!
Geçmişiyle kavgalı...
Gündüz isyankar, geceleri tanrı'ya sığınan kız çocuğu...
Kırdığı kalpleri dizmiş ipe,
gene en büyük zararı kendine ..."

Cuma, Ağustos 06, 2010

suçlu sensin.

dün akşam oturduğum yerde 6-7 sene önce yine oturuyordum.
sen de başını alıp da gitme ne olur diyerek..

Çarşamba, Ağustos 04, 2010

asıl demek istediğim şuydu: bunca değişiklikten sonra ne hissedeceğimi şaşırdım...

hani amelié'nin gidip alışkanlıklarının yerini değiştirdiği bi komşusu vardı.(nesi var bu cümlenin)
hah işte aynen amelie'nin ona yaptığı gibi biri değiştiriyor sürekli alışkanlıklarımı.
oysa ki intibak sorunum vardır.('o ne ya'diyenler için: kalbim var şekerim var deyip ikram çeviren insanları hatırlayın)
bi uyanıyorum güneş soldan doğmuş..
ayakkablarımı ellerime giyiyorum. büyüdükten sonra bi babam oluyor.
önce büyük olmayı öğreniyorum. sonra çocuklaştırılıyorum
akşamları kahvaltı yaptırılıyorum. 3yaşımda olduğum yerleri 5 yaşımda görmedim mesela biliyor musun.ve öyle sürekli değişti mekanlar da(hemşerim esas memleket nire?)
tebdil değil de sanki.. terbiye gibi.
ferahlık mı peki?

dünya pek tekin bi yer değil. başınıza herşey gelebilir. (yaşı kaç olursa olsun henüz doğmamışlara notumdur)

bir de dengenin korunması gerektiğine dair tembihler var kitapta..
ayar kaçıran bi varlık olduğumuzu gösteriyor işte.
koca dünyanın da dengesini bozmadı mı insanlar(ben bişey yapmadım valla)

bu günlerde çok iş yapıyor dilim. ama başkaları acı biber sürmeden acı biber yiyin demiş çinli atalarımız.. atasözünü dinledim

Cuma, Temmuz 30, 2010

ne'm var kuzum?

Perşembe, Temmuz 22, 2010

hepsi geçti de
-sin

Salı, Temmuz 13, 2010

biliyor musun..

bilmiyorum..

Pazartesi, Temmuz 05, 2010

She paints black pictures, her eyes filled with sorrow then she cries, (siyah resimler yapar, gözleri hüzünle dolu ve sonra ağlar)The curtain falls. perde düşerRaped by her life. Hayatı tarafından tecavüze uğramışLeft alone in these neverending night. bitmeyen gecelerinde yalnızHer restless times. Dinlenmeden geçer zamanSad in these hours, These moments, she's walking down the hall. Bu saatlerde üzgün, bu anlarda salondan aşağı yürüyorShe begins to smile... Gülümsemeye başlıyor
She's going wild, oh she had a knife. She's going wild, she's not satisfied. vahşileşiyor elinde bir bıçakVahşileşiyor, mutmain değil Black dressed appearing, a life without feeling. siyah kıyafetleriyle; hissiz bir hayatlaNo thoughts, no love inside. Düşünce yok, aşk yokDespairing and dreaming, amazed by a bitter taste of joy, her bloody toy. Ümitsizlik ve hayallerle, bir parça keyifle büyülenmek onun kanlı oyuncağıShe cuts again, thens she's leaving with a trial of blood the hall and begins to cry. Tekrar kesiyor, sonra salonu bir kan davasıyla terkediyor ve ağlıyorAll she want is to be loved. tek istediği sevilmekTonight she goes too far. Bu gece çok ileri gittiShe's gone without a trace and now the curtains close again. Hiç bir iz bırakmadan gitti ve şimdi perde yine kapalıShe's going so wild.Çok vahşileşiyor

Pazar, Temmuz 04, 2010

yo(ğ)rulmuş bir kadının düşleri olabilir mi

Salı, Haziran 29, 2010

Hep öğrenerek mi yapıyorsun? ama yavrum bu çok yapay..

başımı öteki yöne çevirip ona bakıyorum.

tanrım!
o neydi öyle.
o kimsenin geç-e-mediği, hatta ne olduğunu anlamayıp 'sen' sandıkları duvarlarınla uğraşmadı bile.
içten. içe doğru.
çok şaşırdım. çok.

sonuç: esirgeyiş

Pazartesi, Haziran 28, 2010

neski

başka.
aklımı ve kendimi kaçırabilirim.
bi yer seçip bırakırım oraya.
bi dağın eteğine mesela.

veya basmam bir bastığım yere bir daha

şimdi bunlar bunlar var.
ve göremediklerim.
yine seç diyor da
seçersem canıma okuyacak
seçmezsem aklımda mı kalacak

.....

akıldan başladım kaybolmaya.
ya da akla mı geldi sıra sonunda

Cumartesi, Haziran 12, 2010

.

Pazar, Haziran 06, 2010

Bî- huzûrum nâle-i mürg-i dîl-i dîvâneden
Fark olunmaz cism-i bîmârım bozulmuş lâneden
Bunca derd û mihnete katlandığım âyâ neden
Terk-i cân etsem de kurtulsam şu mihnet-hâneden.

muhayyer.. devr-i hindi

Perşembe, Haziran 03, 2010

"benim en büyük mutluluğum her şeyden kaçmak.
tüm çocuklardan.
tüm acılardan.
tüm sevgilerden.
tüm orgazmlardan.
tüm gecelerden,
tüm gunlerden.
her hilal aydan,
her ülkeden.
ben her gece ölüyorum.
her sabah yeniden canlanıyorum.
her yirmidört saatlik zaman dilimi hem ölüm hem yasam aynı zamanda..."


bazen sahiden elimi tutmuşsun da anlatmışsın gibi geliyor..

Çarşamba, Haziran 02, 2010

yo(ğ)rulmuş bir kadının düşleri olabilir mi?

Salı, Mayıs 25, 2010

teselli

dizinde yatmışlığım var...
.

Pazartesi, Mayıs 24, 2010

senin evindeydik..
telefonum çantanın içinde çalıyordu. titreşimi duyuluyordu.. bakmıyordum..
bir ara kahve yapmaya kalktım..
geldin ve 'telefonun hala çalıyor' dedin..
'sen burdasın. araması gereken kimse yok.'dedim.

Pazartesi, Mayıs 17, 2010

katilime sarılıp gömülmek istiyorum..

a domates de ekilsin toprağıma demiş miydim?

Cuma, Mayıs 14, 2010

şu sayfayı da bitireyim; geleceğim.

Salı, Mayıs 11, 2010

bunu biliyor musunuz

hayallerinizle dolu yastıklarda yatıp ahkam keserken/dünya hakkında yorum yaparken komik görünüyorsunuz..

Pazar, Mayıs 02, 2010

benden iyi hikaye olur ha?

(ama sen ancak yaşadığına/şahid olduğuna sevinebilirsin..
bir de yazdığını sananlar var.. oyoy.)

Perşembe, Nisan 29, 2010

dedi ki

bilinçlice yavaş yavaş öldürüyorsun kendini...

Pazartesi, Nisan 19, 2010

onları ve diğerlerini hiç yapmamış olmak işime gelirdi
tanrım

evvel

bırakmış haldeyim..
arada karar veresim geliyor.

hiç bi yer diye bi yer yok mudur?
e şıkkı..

evvelden..

ev telefonundan biri aradı..
sonra kızkardeşim şaşkın şaşkın bakarak telefonu verdi..
bi arkadaşım.
-naber.......süleymaniye tarafına gidiyorum. yolun düşer mi diye aradım.
(ev telefonundan aradı altını çiziyorum.)
e ama...
-biliyorum biliyorum istanbulda değilsin.
tamam numara yapmıycam
sadece sesin..


la havle mi diyorduk?

evvelden..

hicab baskın geliyor hemen..
o omza, sahibine teşekkür ederim..
"bi'şeyler yapmalı"nın verdiği acziyetle /acziyetin ortaya çıkardığı "bişeyler yapmalı" ile
saksıya ağlasam çiçek büyür mü diyen yanımla..

Çarşamba, Nisan 14, 2010

sen yoktun..
o yüzden cepten yedim..

Pazartesi, Mart 22, 2010

nisan
gelme!

Pazartesi, Mart 15, 2010

herkesle arkadaş olanlardan hoşlanmıyorum. bununla beraber sadece bi alışveriş üzre arkadaş olanlardan da hoşlanmıyorum.. adımı/herkesin adını fütursuzca ananlardan da hoşlanmıyorum.
hatta mümkünse anılmasın. ihtiyaç duydukları sıfatlara adımı yerleştirip kullanmasınlar..

herkes haddini bilsin ayol.

Cumartesi, Şubat 27, 2010

:)

Cumartesi, Aralık 26, 2009

(ne) hoş gelmiştin..

vefadan mıdır yeni sebeblere geçmekte zorlanışım..

şimdi gidiyor musun yani?

Cumartesi, Kasım 07, 2009

eskiden aklım almakta zorlanırdı.. hatta sanırım almazdı..
şimdi yok..

Perşembe, Ekim 29, 2009

şimdi sen kim bilir..

vapurda yanıma gelmiştin hani...
bi şarkı dinletmiştim ben de sana..
ne vardı masada diye sormuştun..
sonra kurabiyelerden kitre kokusu sinmiş..

sahi!
ben..
seni ..
unutmak?

Cumartesi, Ağustos 15, 2009

Pazartesi, Ağustos 10, 2009

yaralarınızı kaşımayın!

baylar.

Pazartesi, Nisan 13, 2009

bu sana...
sen elimdeki oyuncak silahtın. öyle inandım ki gerçekliğine beni öldürdün. öldüm.

bu sana...
tek yaşayabildiğimsin, tek yaşayabilceğimsin.
ah! lanet olsun! neden!

bu sana..
gündelik şefkat ve merhamet duygularımla sevgi gösterdiğimsin. gitsen farketmez. kalsan farketmez.


bu sana...
diğer insanların yaşam biçimlerine uyum sağlayabilmeme yardımcı olansın. hayatla arama köprü kuransın. senin için herşey olurum.

bu sana...
nasıl görünmeden varsın ya hayatımda.. öyle çok etkin işte. hep ol istiyorum hep ol.

bu sana..
ayrıyken yanyana durabilmenin sırrı bizde.

bu sana..
tek arkadaşımsın

Cuma, Ağustos 22, 2008

.

uyandı..
'ölmek istiyorum' dedi.
'n'olur! nolur! öldür beni!'
sonra gidip çay koydu.
tıpkı anlattığın gibi..

Pazar, Mayıs 11, 2008

boynumdan öperek dinlettiğin şarkılar..

dünya üstü bi haz..
gerçek olamayacak kadar güzel..
rüya..
bir hafta üzerinden o hissi atamama..
dinletin için, dinlendirişin için, dinletme biçimin için teşekkürler ozan.

Cuma, Mayıs 09, 2008

şşşt sus!

diyorum işte ayakkabılarını bile taşıyamayacak kadar çırpı bacaklı sabahtan beri saçlarını hiç taramamış kızlar gerekli buralara..

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

makbule geçmiş.

Cumartesi, Mayıs 03, 2008

sen.

'bu yeşil sana çok benziyor' dedin ya.. o zaman yabancı bi ülkede türkçe konuşan biriyle karşılaşmış türkün ne hissettiğini anladım..

Perşembe, Nisan 24, 2008

iyice ıssızlaşmışken ortalık onca zaman sonra bi akşam aniden arıyosunuz ya.. böyle kaç kat.. kaç kat..anlatamam..

Pazar, Nisan 20, 2008

kuzguncuk sokaklarını
selimiye sokaklarını
ve saçlarımın sokaklarını gezdirebildiğim kimse yok..

Salı, Mart 18, 2008

iflas

bütün varlığınızı onun için bıraktığınızı düşünün..
ve sonra..

Pazar, Şubat 19, 2006

''ruzgar''

Salı, Ocak 24, 2006

"kuş kanadıyla..
adam atıyla.."
kaşgarlı mahmud

Cuma, Ocak 20, 2006

şarkılardaaaa düşünmek seniiii banaaa getirmeeez kii..

Çarşamba, Ocak 18, 2006

Perşembe, Ocak 12, 2006

not: hayır; bilerek bırakmıyorum o boşlukları. sadece düzeltmeyi düşünmüyorum.
18:53

Pazartesi, Ocak 09, 2006

hotel rwanda..

90'lı yılların başında ruanda'da hutu ve tutsi kabilelerinin (ki bu kabileler arasında hatrı sayılır fark yok) birbirlerine olan düşmanlığının katliamla sonuçlandığı günlerin filmi.

filmi izlerken; değişen hiç bir şey olmadığını görüyorsunuz.. sadece kabile, cemaat, ırk, mekan vs. isimleri değişik halde çok kere karşılaştığımız olaylar..

filmi izlerken; bedeninize, ruhunuza sancılar eşlik ediyor..

her sahne yumruk sıktırıcı..

işkence gören bi çocuk "bi daha tutsi olmıycam söz veriyorum" diyor.

hutular oteli bastığında ailesini arayan otel müdürü bi çok yeri aradıktan sonra banyoya bakıyor, küvet perdesini açıyor. onları orada buluyor. fakat gelenin hutulardan biri olduğunu zanneden eşi elinde duş başlığıyla çığlık atıyor. ağlamayla karışık gülüyorlar sonra bu hallerine.

..

biz bu işkenceleri bir yerden tanıyoruz sanki..

Cumartesi, Ocak 07, 2006

üzgünüm leyla..

Cuma, Ocak 06, 2006

işi olmayan giremez!

hala geçerliliğini koruyan bir atasözümüz..

Cuma, Aralık 16, 2005

not defteri niyetine.

"bekleyene der ki;
O çok istediği için gelemedi!
Nasıl yani?! der hayretler içinde bekleyen.
Bazen bir şeyi çok istediğinde yapamazsın, onun gelemeyişini sana olan aşkının kanıtı olarak al. O seni çok sevdiği için gelemedi."
Havva

Perşembe, Aralık 15, 2005

çekilin..
ahmet kaya dinlemek istiyorum..

bir de
teşekkür ediyorum; her adım için..

Çarşamba, Aralık 07, 2005

me totemo utsukushi i desu ne totemo utsukushi i me wo shitemasu

Pazartesi, Kasım 28, 2005

sağ elimin orta parmağının tırnağını yedim..

Pazartesi, Ekim 24, 2005

şefkat


sokak adamları bi kerecik olsun üstlerini silkelemek istemişler midir?(silkeleseler ne kadar temizlenirler..) bütün halleriyle üstlerinde sanki sokak/yaşam..
sokaktayım..
yanlış yola sapıyorum. hata yapıyorum. çamur sürülüyor eteklerime. aşık oluyorum. nefret ediyorum. unutuyorum. hatırlıyorum. kımıldayamıyorum. hayır demiyorum. düşünemiyorum. ....
evet kirleniyorum.
sonra yürüyorum..
yağmur filan yağıyo. hayır, ağlamıyorum. ağlıyo muyum?
..
ölür gibi yatıp uyuyorum sonra pasaklı halimle
kapıyı-gözlerimi açıp, tozlarımı gördüğünde 'kızım bu ne hal?! çabuk duşa..' diyen yine ben oluyorum..

sonra dizlerimi karnıma çekip duvara yaslanıyorum..
duvar soğuk mu? daha sıcağı yok..

Pazartesi, Eylül 12, 2005

şimdi..

geçerken dikenlere takıldım..


sonra...

Cuma, Aralık 31, 2004

?!

Etrafta ne çok ölü var..









Kan değil elimdekiler vişne lekesi..

Perşembe, Kasım 25, 2004

.

İkiyüzelli milyar sekiz yüz doksan milyon altıyüz beşbin yedi KONU arasından..



Pink floydun albüm kapağındaki inek ve duruşu

Pazartesi, Kasım 22, 2004

teselli

ben de geçtim oralardan.. ayağım çok acıdı.

-Ee?

Alıştım şimdi.

Pazar, Ekim 17, 2004

bulut yutmak

Ben..
burda.. kocaman dünyanın ortasında..
kendine çok yaklaşıp, dokunup dokunup, duruyor.
Duruyor.
Duru..luyor..
Duruyorum.

Parmak uçları ve toprak.
Parmak uçları ve ten

Diyelim ki;
her şey anlamsız... artık.
Öyle bi güzellik ki
kalbimi bile hissetmiyorum.

Dipnot:
Ben..(fani :))
burda.. kocaman dünyanın ortasında.. (o (insan) dünya içinde, dünya onun içinde. (Kaç dünya var peki?)
kendine çok yaklaşıp, dokunup dokunup, duruyor.
Duruyor.
Duru..luyor..
Duruyorum.

Parmak uçları ve toprak. (secde ünlem )(virgül yürüyüş) (budur şimşeklerin sebebi ve hatta yanardağların taşmasının, toprağın lavları sızdırmasının ve hatta yer sarsıntılarının ve durmasının. Ve..)
Parmak uçları ve ten (den den işareti)

Diyelim ki;
her şey anlamsız... artık.
Öyle bi güzellik ki
kalbimi bile hissetmiyorum

Pazar, Ekim 10, 2004

ımmh

Abuk subuk biçimde olmamamız gereken halde olmamamız gereken yerde olduğumuz rüyalar gibi bişe.
İş yerine gidiyosun ve üstünde pijamalarını görüyosun.

Bir kaşık alıp (hayatın) tadına baktık.. yüzümüzü ekşittik.. ağzımızdakileri çıkardık veya su içtik zorla yuttuk

Kusarak ölücem ben buldum!

Pazartesi, Eylül 27, 2004

Şımarık kul

Şunu istiyorum!
Immm şunu da..
Ve şunu

Cumartesi, Ağustos 21, 2004

Günah ardından tövbe..

Su.
Ellerimi, gözlerimi, ruhumun kuytularını sudan geçirdim .


Günah ardından..
Kuşbakışı şehirler..
Çikolatalar ve kahveler..
Doyumsuzluk; Omzunda yatarken yüzünü özlemek kadar.
Nihayet
deniz kıyısı..
git artık gidin gitsinler

Geriye sam amca kalır.

Ara sıra günahı özlüyorum.
Beni benden daha fazla önemsemek hep hata.

Cuma, Temmuz 30, 2004

!

Ondan kurtulmak istiyoruz.
Birlikte..
Karar vermedik.
Vermişiz.
Geniş uçlu işlemeli bıçağı bel hizasından omuriliğine dik açıyla paralel yönde aşağı ve gittikçe içe doğru batırarak
öldürdük.
Gayet normal..
Kimse suçluluk duymuyor..
Ben duyuyor gibiyim..
Duysam da, gariplik sezsem de uymalıyım ortaklarıma..
Şaşkınlık huzursuzluk ve kurtulma duygusundan geçişle gülümseyişlere katılım.
ondan kurtulduk.

.sıçrama.
huzursuzluk.
Bu gece kimse aramamış..Etme bulma ekme biçme dünyası

Pazar, Nisan 28, 2002

ne olduğunu mu anlamalıyız../ne olduğunu anlamalı mıyız..

yaz gelmiştir belki..
belki bu yüzden kalabalıktır sokaklar..
kapıyı açık bulmuş kedi gibi meydana atmışlardır kendilerini..

güneş ne yılışık bi ısıtıcı ve aydınlatıcı ya..
odayı değiştirmek lazım da diğerlerinde de gürültü bol oluyo..

bi uyku olsun mesela.. başındaki saat dünyanın sonu geldiğinde çalsın..
uyku sersemi kaldırabildiğin elinle saatin çalmasını durduracak tuşu bulmaya çalışırken saati devirip uçurumdan aşağı düşür.. uçurumun dibinde bi akarsu olsun bugs bunnyi kovalayan elmerın sürekli düştüğü cinsten.. saat önce altının boşluk olduğunu farketmesin.. sonra sendelesin olduğu yerde ve ciyuvvvvvvv aşağı.. ve şlapss... ve su yüzeyinde oluşan halkalar.. sonra sudan yükselen bi kaç tane baloncuk..
saatin son dileği anlamsız:tik tak/tak tik..
su kadar koruyucu bişe yok bu arada..
ee nerden çıktı bu?
şeyden..
balık..
balık saatin suya girdiğini gördü..
peeeh dedi.. şu gelene bak..
saat suyun içine girer girmez yavaşladı mecburen/doğası gereği(bu aynı zamanda demektir ki herkes suda yaşayamayabilir)
balık korkmadı. çünkü suyun içinde hızla yaklaşamazdı saat.
orda herşey ağır çekim..(filiz akın tarık akana koşarken bundan esinleniyo olabilir)
balıklar aslında bluk bluk diye ses çıkarmıyo.. o toplu bişeyin yavaşlatılmış hali bu durumda..

doğaçlama(bunun diğer adı neydi p vardı içinde bi s. pre gibi bi hece vardı galiba hatta. ama ne idi nee) yormaz.. prosedür yorar.. hemde baştan yorar.. aynı enerji tüketimini gerçekleştirseler bile...

saat yorulmuştu.
prosedür gereği sürekli 360 derecelik açı çiziyordu.. tek ayrıntı insanların güneş tepeye vardıktan sonra 1 rakamını 13, 6 yı 18, 3 ü 15 vs. olarak görebilmesi.. (hey gidim hey.. daha ne kandırmacalar var şu hayatta) saat bu durum karşısında şaşkın.. ama alışkın da. saatlerin halkasını biraz daha genişletip 24 yazabilirlerdi.. hatta hergün aynı şeyler yaşanmasın diye ilk icadından bu güne kadar sürekli ileri doğru sayıyor olabilirdi.. enteresan tabi.. her işte bir 'hayır' vardır..
yani isyan edici. bu cümle de böyle algılanabilir can istediği zaman..
hiç bir şey tek gerçeğe sahip değil demek bu galiba.
dünya boşluk üzerinde duruyor.. sallantıda yani. bi gün aşağı düşerse?
ve sürekli kendi etrafında dönüyor.. içinde de döngüye sahip.. saatten daha becerikli oluyo bu durumda..
ama ya düşerse?
suyun içine..
elmırın düştüğü suyun içine.
hep aynı hikaye..

anlamlı mı?
anlamsız.
anlamalı mı?
yoo..

hı bide bazı insanların iris tabakasında çiçek şekilleri var..
dikkat etmek lazım.